‘‘Dünya Yeni Bir Jeopolitik Kutuplaşmaya Doğru Gidiyor’’ İstanbul Ticaret Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Uğur Yasin Asal Konuğumuz Oldu.        

‘‘Dünya Yeni Bir Jeopolitik Kutuplaşmaya Doğru Gidiyor’’ İstanbul Ticaret Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Uğur Yasin Asal Konuğumuz Oldu.        

İstanbul Ticaret Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Uğur Yasin Asal, Dr. Öğr. Üyesi Gözde Sunal’ın Rusya Ukrayna Savaşı’na yönelik sorularını yanıtladı. Doç. Dr. Asal, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin öncesi ve sonrasında yaşananlara dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Küresel sistemin bu savaşa müdahale konusunda sınıfta kaldığını vurgulayan Doç. Dr. Asal, ‘‘Dünya önümüzdeki dönemde yeni bir jeopolitik kutuplaşmaya doğru ilerliyor’’ ifadelerini kullandı.

‘‘Ukrayna’nın AB ve NATO Üyeliği Çabaları, Rusya’nın Tarihsel Reflekslerini Gün Yüzüne Çıkarttı’ 

Rusya ve Ukrayna Savaşını daha iyi anlamak için Rusya’nın dış politikasındaki tarihsel temellere bakmak gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Asal, ‘‘Rusya, 1917’deki Bolşevik Devrimi’ne gelene dek yayılmacı ve genişlemeci bir dış politika izlemiş, imparatorluk ardılı bir devlet. Bugün Rusya’nın doğal sınırlarına baktığınız zaman dünyanın en geniş toprakları olduğunu görürsünüz. Rusya’daki çarlık yönetiminin 1917’de Bolşevik Devrimi ile Sovyetler Birliği’ne dönüşümü dünyada 1990’lara kadar gelen iki kutuplu bir rekabeti; demir perdeye üye olan komünist ülkelerle bunun dışındaki liberal ve serbest dünya ekonomisini benimseyenler arasında bir güç rekabeti içerisindeydi. Bu rekabet 1990’lı yılların başında Sovyetler Birliği’nin dağılışıyla sona erdi ve yeni bir dünya düzeni ortaya çıktı. 2000’li yıllarda Rusya Viladimir Putin ile hem Sovyetler Birliği dönemine özlem hem de çarlık döneminin bir yansıması niteliğinde bir takım dönüşümleri de beraberinde getirdi. Putin ilk olarak silahlı kuvvetlerin modernizasyonu ve Rusya’nın yeniden bir güç olarak büyük adımlar atmaya başlamasıyla süreç bugüne doğru gelmeye başladı. Burada önemli bazı kırılma noktaları gelişti. Rusya ulusal güvenliğine temel bir tehdit olarak NATO genişlemesini gördü ve 2008’de Gürcistan’a yaptığı müdahale ile bunun ilk mesajını çok sert bir şekilde verdi’’ şeklinde konuştu.

''2011-2012 yıllarından itibaren Ukrayna’nın AB ve NATO Üyeliği Çabaları, Rusya’nın tarihsel reflekslerini tekrar gün yüzüne çıkarttı'' diyen Doç Dr. Asal, sözlerine şöyle devam etti. ''Çünkü Rusya için o doğal ve büyük sınırları Batı karşısında korumak ve bunu güçlendirmek birincil varoluşsal amaçları olarak gözüküyor. Ruslar bunu ‘‘Yakın Çevre Güvenlik Doktrini’’ olarak da ilan ettiler. Bu çerçevede Rusya’nın sınırları etrafında, Rusya’nın güvenliğini tehdit eden ne olursa, Rusya müdahale etme hakkını saklı tutuyor. Nitekim Gürcistan müdahalesinde de böyle bir meşruiyet inşa etmeye çalıştılar. Ukrayna’da AB ve NATO yanlısı sesler yükselmeye başlayınca Kırım’a müdahale etti. Aslında meselenin arka planında Rusya’nın NATO ile olan güvenlik endişeleri olduğunu, bunu da uluslararası hukuku ihlal ederek yaptığını gördük. 2022 yılının Şubat ayında bir Ukrayna’ya bir müdahale ile dünya siyasetinin merkezinde bütün ülkeleri ekonomik, siyasi, toplumsal boyutlarıyla etkileyen çok ciddi bir kırılma yaşadı uluslararası sistem. Bu yönüyle Rusya’nın davranışlarının arkasında bir tutarlılık var ancak bu tutarlılık uluslararası hukuka aykırı ilerliyor. Buradaki temel problem kuvvet kullanımıyla her isteyen ülkenin uluslararası düzene şekil vermesini engelleyecek mekanizmalar oluşturulamamasından geçiyor’’

‘‘Rusya Ciddi bir Stratejik Hata Yaptı’’

Doç. Dr. Asal, ''Ukrayna’nın çok açık bir ülke savunması var. Rusya, Ukrayna’nın topraklarına NATO endişesi ile güç kullanarak müdahale etti. Ukrayna’nın iddiası Rusya’nın çok açık bir işgal ve sınırlarını değiştirip ulusal güvenliğini bozma yönünde gelişti. Rusya’nın da iddiası NATO’nun kendi sınırlarına gelerek Rusya’nın işgal edileceği endişesi şeklinde oldu. Oysa Ukrayna müdahaleden bir ay sonra NATO üyeliği gibi bir hedefi olmadığını ifade etti. Ancak Rusya 21. yüzyılda askeri müdahale ve savaşla gündeme gelerek, uluslararası sistemde kendisine yönelik ciddi yaptırımlara muhatap oldu. Kendisini bütün dünyanın karşısına getirerek, ciddi bir stratejik hata yaptı. Aslında kendi kaygılarını Kiev ile görüşebilirdi. Şimdi dünya barışını etkileyen bir ülke haline geldi'' şeklinde konuştu.

‘‘Uluslararası Sistem Başarısız Oldu’’

''Bu savaş engellenebilirdi ve buna  yönelik ABD başta olmak üzere AB ve BM burada tam anlamıyla bir çözüm mekanizması çalıştırabilirdi'' diyen Doç.Dr. Asal, ''Burada ABD’nin konumu da belirleyiciydi. ABD, maalesef bir anlamda bu savaşın başlamasını istedi. Savaşın sona erdirilmesi konusunda da yeterince rol üstlenmedi. Balkanlar’da da Sırbistan’da da Kosova’da da Bosna Hersek’te de bu sistemlerin, mekanizmaların çalıştırılamadığını; bu devletlerin müdahil olmadığını gördük. Bu da bize uluslararası ilişkilerde güç ile moral değerler arasında bir ayrım olduğunu görüyoruz. Bu savaşın sonuçları şu anda tüm dünyaya oldu, çünkü dünya küresel bir köy haline geldi. Şu anda 25 milyon Ukraynalı göçmen bütün dünyaya yayıldı. Ekonomik olarak bakıldığında da Rusya ve Ukrayna özellikle temel tüketim maddeleri tahıl vs. konusunda dünyanın önde gelen ekonomilerinden. Bu savaş sebebiyle bu ürünler üretilememeye veya dağıtılamamaya başladı. Bu da gıda krizlerine sebep oldu. İkincisi de enflasyonist bir ortam oluştu. Talep ve maliyet enflasyonu ortaya çıktı. Üretim aksadı, üretilen ürünler limanlarda kaldı. Diğer yandan da maliyetleri artarak, fiyatlar genel düzeyinde bir artış meydana geldi. Bunun ötesinde zaten Covid-19 krizi ciddi ekonomik baskılar oluşturdu. Yaşam pahalılığı, karaborsacılık vs. gibi ciddi sıkıntılar ekonomileri derinden etkilemeye başladı'' ifadelerini kullandı.

Tahıl Koridoru Anlaşması

Gıda krizine çözüm üretilmesi için Türkiye’nin BM öncülüğünde bir tahıl koridoru anlaşması yaptığını hatırlatan Doç.Dr. Asal, ''Bu çok önemlidir, savaş devam ederken her iki ülke ile görüşebilen bir Türkiye ve öte yandan BM iradesi. 4 tarafın anlaşmasıyla dünyadaki o tahıl ihracatının önünü açtı ve tahıl fiyatlandırmalarında orta ve uzun vadeli düşüşler ortaya çıktı. Buradan istifade eden ekonomiler, tahıl anlaşması üzerinden kademeli olarak rahatladı'' şeklinde konuştu.

AB, Enerji Krizini Aşmanın Yolunu Arıyor

Tahıl koridoru anlaşmasının dışında kalan önemli bir diğer konunun da enerji krizi olduğunu vurgulayan Doç.Dr. Asal, ''Şu anda enerji fiyatlamaları dünya üzerinden çok ciddi bir baskı oluşturuyor. Çünkü Rusya dünyanın temel doğalgaz üreticisi ve ihracatçısı konumunda. Kıta Avrupası ve Güney Avrupa’daki hem ısınma hem de fabrikalarda doğrudan kullanılan doğalgaz ile ilgili problem şu anda Avrupa’nın en temel problemi. Avrupa’nın endüstrisi de buna bağlı çalışıyor. Avrupa şu anda şu ihtimalleri değerlendiriyor: Birincisi Avrupa, Amerika’dan sıvılaştırılmış doğalgaz alması lazım ki bu çok maliyetli ve kısa vadede çözüm değil, ikincisi depolama yapması lazım ki bunun için elinde yeterince gaz yok, üçüncüsü de Türkiye üzerinden gelen Azerbaycan ve Türkmenistan gaz hatları var buradan bu akımı sağlaması lazım ki bu da tek başına yeterli değil. Bu alternatifler görüşülüyor'' şeklinde konuştu. 

''Bu bir bilek güreşine dönüşmeye başladı''

Şu anda yaşanan uluslararası tabloyu özetleyen Doç.Dr. Asal, ''Tümüyle Rusya’yı karşısına alan bir Batı, tümüyle Batı ile mücadele ettiğini söyleyen bir Rusya ve bunların arasında kalan bir dünya var. Günümüzde savaşlar küreselleşmenin getirdiği sonuçla sadece taraf ülkeler arasında kalmıyor, bütün ülkeleri şu veya bu şekilde etkiliyor. Dünyayı bu kadar etkileyen krizleri önleme kapasitemizi nasıl geliştiririz, krizler bu kadar oluşmadan nasıl müdahil olabiliriz, oluştuktan sonra hemen nasıl müdahale edebiliriz ve olan krizi nasıl geriye döndürebiliriz. Bunları konuşmamız lazım. Dünyanın kriz yönetimi ve risk izleme değerlendirme mekanizmasını yeniden inşa etmesi lazım çünkü dünya şu anda jeopolitik olarak yeni bir kutuplaşmaya doğru gidiyor. Dünyaya tekrar jeopolitik krizler hâkim olmaya başladı. Dünya’nın 2030’a doğru bir kalkınma gündemi de var. Bu gündem Rusya-Ukrayna savaşından önce oluşturulmuştu. Bu kalkınma gündemindeki hedeflerin yeniden gözden geçirilmesi lazım.'' ifadelerini kullandı. 

‘‘Dünya Sert Bir Dönem İçinde’’

Dünyada barışa yönelik değil, çatışmaya yönelik girişimlerin arttığını ifade eden Doç. Dr. Asal, Türkiye’nin diplomatik olarak başarılı bir süreç yürüttüğünü Ege ve Akdeniz’de dengeleri koruduğunu söyledi. Askeri teknolojiler konusunda Türkiye’nin başarılarının önemli olduğunu vurgulayan Doç.Dr. Asal, ekonomik kalkınmanın uluslararası sistemdeki denklemde önemli bir yeri olduğunu belirtti.

İzlemek İçin Tıklayın: 

Dinlemek İçin Tıklayın

×